Türkiye’de hangi şehre gitseniz, gezilecek bir kalesi mutlaka vardır. Bu kalelerin en güzel yanı ise şehrin muhteşem manzarasını sunmasıdır. Yolunuz Afyonkarahisar’a düştüğünde bu şehrin manzarasını izlemek için mutlaka kalesini ziyaret etmelisiniz.
Tarihi M.Ö 1350’ye dayanan Afyonkarahisar Kalesi, şehir merkezinde yer alıyor. 226 metre yüksekliğindeki kale, volkanik özellikli yapıya sahip olan doğal yükseltili bir kaya kütlesi üzerinde yükseliyor.
Çok önceleri Hapanuva adı ile bilinen kale, Roma ve Bizans dönemlerinde Akroenos adıyla anılmıştır. Selçuklu vezirlerinden Sahip Ata Fahrettin Ali’nin döneminde kaleye, Karahisar-ı Sahip denilmiştir. Osmanlı padişahlarından II. Selim, şehirde yetişen afyondan dolayı kaleye Afyonkarahisar ismini vermiştir.
Birçok medeniyete ev sahipliği yapan ve çok sayıda işgale direnen kalenin iç kısmı bir zamanlar dini amaçlarla kullanılmıştır. Bizanslılar döneminde kalenin iç kısmına kilise inşa edilmiştir. Selçuklular döneminde ise, zamanın sultanı Alaattin Keykubat, kaleyi onarmış ve kalenin içine mescit yaptırmıştır. Aradan geçen yıllarda kalenin tarihi dokusu ne yazık ki korunamamıştır, ziyaretçiler sadece eski kalıntıları görebilmektedirler.
Afyonkarahisar Kalesi’nin tarihi için aslında şehrin tarihine bakmak gerekir. Kale, Afyonkarahisar’a ilk yerleşen devlet olan Hitit İmparatorluğu’nun Kralı Murşil tarafından sefer sırasında askerlerin kışı geçirmeleri amacıyla yaptırılmıştır. Afyonkarahisar’a Hititler’den sonra, Frikyalılar yerleşmiştir. Bu dönemde şehir, Sineda ismiyle anılmıştır.
Frikyalılar’dan sonra şehir, önce Lidaylıların ardından da Perslerin egemenliğine geçmiştir. Şehir, M.S 4. yüzyılda dönemin Makedonya Kralı Büyük İskender’in istilasına uğramıştır. Bu istilanın ardından, Bergama Krallığı’nın eline geçmiştir. M.S. 2. yüzyılda Bergama Krallığı’nın Roma İmparatorluğu’na katılmasıyla birlikte Afyonkarahisar da Roma İmparatorluğu sınırları içine girmiştir. Yıllar sonra, Roma İmparatorluğu’nun ikiye ayrılmasıyla Afyonkarahisar, Doğu Roma (Bizans) sınırları içinde kalmıştır.
Arapların ve İranlı Sasaniler’in Afyonkarahisar’a gelmesiyle, şehir Müslümanların olmuştur. Malazgirt Savaşı’ndan sonra, Kutalmışoğlu Süleyman Şah Afyonkarahisar’ı da fethetmiştir. Ancak Haçlı Orduları 1. Haçlı Seferi’nde Afyonkarahisar’ı geri almıştır. Bu bölgede Bizanslılar ile Türkler arasında pek çok savaş olmuştur. Bu savaşların sonunda Selçuklular Bizans’ı yenerek Afyonkarahisar’ın hakimi olmuştur. Selçuklu Sultanı Alaattin’in devlet hazinesini Afyonkarahisar’da saklamaya başlaması üzerine şehrin bir adı da Hisar-ı Devlet olmuştur.
Afyonkarahisar, daha sonraki yıllarda Germiyan Beyliği’ne geçmiştir. 1390 yılında Osmanlı topraklarına dahil olan şehir 1402’de şehir yeniden Germiyan Beyliği’nin olmuştur. Ancak, Germiyanoğlu Yakup Bey’in vasiyeti üzerine, ölümünün ardından yeniden Osmanlı toprağına dahil olmuştur.
Afyonkarahisar, 1451 yılında Anadolu Beylerbeyliği’ne bağlanmıştır. Şehir, Karahisar-ı Sahib Sancağı ismiyle anılmaya başlamıştır. 1685 yılına kadar Bursa’ya bağlı bir sancak olan Afyonkarahisar, tanzimattan sonra Kütahya’ya bağlı bir ilçe olmuştur. 1914’te bağımsız sancak olan Afyonkarahisar, Cumhuriyet döneminde il olmuştur.
1921 yılının Mart ayında bölgeyi işgal eden Yunanlılar, Nisan ayında bölgeden geri çekilmiş fakat birkaç gün sonra yeniden işgal etmiştir. Tarihimizin en büyük zaferlerinden Başkomutanlık Meydan Savaşı ile Afyonkarahisar yeniden Türklerin olmuştur.
Afyonkarahisar’ın kurtuluş törenleri her yıl 27 Ağustos’ta yapılmaktadır.
Farklı kültürler ve inanışlara ev sahipliği yapan Afyonkarahisar Kalesi’yle ilgili birçok efsane anlatılır. Halk arasında Düldül’ün Ayak İzleri olarak bilinen efsanesine göre, Düldül adında bir atı olan Hz. Ali, bu at ile uçarak sefer yapar. Bu seferlerden birinde yolu Afyonkarahisar’a düşer. Konaklamak için Hıdırlık Dağı’na gelir. Hıdırlık’tan kaleye atlayan Düldül’ün ayak izi kalede bir kayanın üzerinde kalır. Düldül’ü sulamak için su yalağına giden Hz. Ali, burada atı bağlayacak bir yer bulamaz ve dört parmağı ile yalağın yanındaki taşa vurur. Bunun üzerine taş delinir ve Hz. Ali atını buraya bağlar. Afyonkarahisar Kalesi’nde, Hz. Ali’nin atı Düldül’e ait olduğu rivayet edilen ayak izi ve atın bağlandığı taş bugün hala varlığını korumaktadır.
Bir diğer efsaneye göre ise, Battal Gazi ve yakın arkadaşı Ahmet Tarhan, Afyonkarahisar Kalesi’ni ele geçirmek için bir kuşatma yaparlar. Kale komutanının Bizans İmparatoru’na durumu aktarması üzerine, Bizans İmparatoru 100.000 kişilik bir ordu yollar. Bu arada, Bizans İmparatoru’nun bir kızı vardır. Bu kız kalenin burçlarından Battal Gazi’yi görür ve ona aşık olur. Aşkını ilan etmek için bir not yazar ve bu notu taşa sararak çayırda uzanan Battal Gazi’nin üzerine atar. Battal Gazi önce bir kıpırdar ama sonra hareketsiz kalır. İmparator’un kızı telaşlanır ve babasına Battal Gazi’nin çayırda uyuduğunu söyler ve onu öldürmek için zehirli bir hançer ister. Hançerle Battal Gazi’nin yanına gider ve onun gerçekten öldüğünü fark eder. Çünkü attığı taş Battal Gazi’nin kulağına gelmiştir. Bu duruma çok üzülen İmparator’un kızı zehirli hançer ile oracıkta kendini öldürür. Diğer yandan kalenin eteklerinde savaş başlar. Battal Gazi’nin arkadaşı Ahmet Tarhan bu savaşta şehit olur ve Ulu Camii’nin karşısındaki mezarına gömülür. Rivayete göre, savaş sonrasında çok kuvvetli bir fırtına çıkar ve Battal Gazi’nin cesedini Eskişehir’e götürür. Battal Gazi’nin ölmediğini düşünen Bizanslılar da uzun süre onun korkusuyla yaşarlar.
Çavuş Dede efsanesi ise şöyle anlatılır: Afyonkarahisar Türklerin olmadan önce, Türk hükümdarı bölgenin valisine elçi yollar ve kalenin Türklere verilmesini ister. Red cevabı alınca çavuşbaşını Afyonkarahisar Kalesi’ni alması için şehre gönderir. Çavuşbaşı askerleriyle Karakyu’ya ulaşır. Yanlarında hiç su kalmayan askerler burada su içmek isterler ama su zararlı olduğu için vazgeçerler. Çevrede su arayan askerler durumu Çavuşbaşı’na bildirir. Çavuşbaşı birkaç askerle birlikte yağdan kayalıklarına gider. Yüksek bir kayanın yanında dua eder ve burada su olacağını söyleyerek kılıcını kayaya sertçe vurur, yarılan kayadan su gelmeye başlar. Buradan su içen ve dinlenen askerler kaleyi kuşatırlar. Efsaneye konu olan su, bugün hala memba suyu olarak içilmektedir. Çeşmenin yanında ise, Çavuş Dede mezarı ve türbesi yer almaktadır.
Afyonkarahisar’a gittiğinizde ilk olarak kaleye çıkarak manzarayı izlemenizi ve bol bol fotoğraf çekmenizi öneririz. Kaleden dönerken Ulu Camii’yi ziyaret edebilirsiniz. Şehirde Afyonkarahisar Kalesi dışında Avdalas, Sandıklı ve Bayramaliler Kalesi’ni de gezebilirsiniz.
Tarihe meraklı iseniz, Afyonkarahisar’da ziyaret edebileceğiniz çok sayıda müze ve örenyeri olduğunu söylemeliyiz. Müze olarak; Afyonkarahisar Müzesi, Afyon Zafer Müzesi, Afyon Arkeoloji Müzesi, Afyon Bolvadin Müzesi, Anıtkaya Şehitliği ve Cumhuriyet Şehitleri Anıtı’nı mutlaka ziyaret etmenizi öneririz. Bu müzelerde Kurtuluş Savaşı’na dair izler görebilirsiniz. Örenyeri olarak da, Sarıçayır Kaya Mezarları, Synnada Antik Kenti, İhsaniye Döğer Örenyeri, Göynüş Vadisi Açık Hava Tapınağı, Dokimaia Antik Kenti, Pentapolis Kentleri ve Apameia Antik Kenti’ni mutlaka ziyaret etmelisiniz.
Bölgede dönemin mimarisini yansıtan Mısri Camii, İmaret Camii, Türbe Camii ve Ot Pazarı Camii’ni gezebilirsiniz. Ayrıca bölgedeki kilise ve manastırları da görebilirsiniz.
Mağaraları gezmeyi seviyorsanız, İnsuyu Mağarası, Buzluk Mağarası ve Kurtini Mağarası’nı ziyaret edebilirsiniz. Şehirdeki doğal park ve kaplıcaları gezebilir, ülkemizin en güzel yerlerinden Phryg Vadisi’nde yürüyüş yapabilirsiniz.
Bilindiği üzere, Afyonkarahisar’ın kaymağı meşhurdur. Gezinizi bitirmeden Afyonkarahisar çarşısını gezmenizi, meşhur kaymağı tattıktan ya da satın aldıktan sonra evinize dönmenizi öneririz.
directions_bus
200'den fazla
Otobüs Firması
lock
Güvenli Ödeme
(0 Komisyon)
done
Kolay ve hızlı bilet alma
event_busy
Online İptal Kolaylığı