Anadolu kentlerimizden Tokat’ın ilçesi Erbaa, zengin tarihi ve doğal güzellikleri ile gezginlerin ilgisini çekiyor. Birçok medeniyetin kültür mirasına ev sahipliği yapan bu ilçe, Tokat’ın en büyük ilçesidir.
Kelkit Ovası’nda, Yeşilırmak’ın bir kolu olan Kelkit Irmağı’nın kenarına kurulan Erbaa; bereketli toprağı, iş imkanları ve sanayisi ile hem içeriden hem de dışarıdan göç alan bir ilçe olma özelliği taşıyor. İran Transit Yolu’nun üzerinde bulunan Erbaa, 2011 yılında Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi verilerine göre il genelinde nüfusu artan tek ilçe olmuştur.
Bu ilçeye ziyaret amaçlı giden pek çok kişi Erbaa’nın ne anlama geldiğini merak ediyor. Erbaa, Arapça “dört” anlamına geliyor. Osmanlı kayıtlarında yapılan araştırmalarda, 18. yüzyılın başından itibaren ilçede Erbaa isminin kullanıldığı ortaya çıkmış. Söz konusu dönemde, Tokat’taki Erek, Karakaya, Sosuna (Uluköy) ve Taşabat (Taşova) ilçelerinin tamamına Dört Nahiye anlamına gelen “Nevahi-i Erbaa” denilmiş. Bu ismin verildiği dönemde, dört ilçenin büyüklükleri hemen hemen aynıymış. Ancak zaman içinde Erek gelişim konusunda diğerlerini biraz gölgede bırakmış ve 1872 yılında Erbaa ismiyle ilçe ilan edilmiş. Diğer üç ilçe ise Erbaa’ya bağlı köyler olmuş. 1944 yılına gelindiğinde, Taşabat (Taşova) Erbaa’dan ayrılmış ve ayrı bir ilçe olmuş. Sosuna (Uluköy) ise, Taşova’ya bağlanmış.
Erbaa, Tokat’a 81 kilometre uzaklıkta. Dakika olarak hesaplamak gerekirse, Tokat merkezden 50 dakikalık bir yolculuk ile Erbaa’ya ulaşabilirsiniz. Erbaa; Ankara’ya 382, İstanbul’a ise 734 kilometre mesafededir.
İlçede yapılan arkeolojik kazılarda, Erbaa’nın Sümerler döneminden bu yana yerleşim yeri olarak kullanıldığı ortaya çıkmış. İşte geçmişten günümüze birçok medeniyete ev sahipliği yapan Erbaa’da mutlaka görmeniz gereken yerler...
Erbaa’ya gittiğinizde ilk durağınız kesinlikle Horoztepe olmalı. İlçe merkezinin hemen doğusunda yer alan bir höyük olan Horoztepe’de Hatti uygarlığına ait olan ve M.Ö. 4000’li yıllara tekabül eden bazı buluntulara rastlanmış. Kazı çalışmalarında görev alan uzmanlar; buluntuların yapısı, şekli ve süslemeler açısından Alacahöyük ile benzerlik gösterdiği söylüyor. Arkeolog Tahsin Özgüç başkanlığında yürütülen kazı çalışmalarında, Tunç Çağı’ndaki ölü gömme geleneklerinin sadece Alacahöyük’te var olmadığı ortaya çıkmış.
Horoztepe’de bulunan eserlerin bir kısmı, Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde bir bölümü ise Amasya ve Tokat müzelerinde sergileniyor. Eserlerden bir kısmı ise ne yazık ki yurt dışına kaçırılmış. Kaçırılan eserleri Newyork ve Paris müzelerinde görmek mümkün.
Horoztepe’de bulunan eserlerden en önemlisi, bereketin simgesi olan ve ana tanrıçayı temsil ettiği söylenen Bebeğini Emziren Ana heykelidir. Boğa heykelciği, geyik heykelciği, tunç mızrak ucu, sistrum, emzikli çaydanlık, derin çanaklar, kulplu ve kulpsuz çanaklar, hançer, kama, sap delikli baltalar, şerit biçimli kulplar, ayna, güneş kurusu, çalpara, kirmen ve kemer tokası Horoztepe’de bulunan diğer eserlerdir. Bugün, Bebeğini Emziren Ana heykeli ve dini törenlerde kullanılan müzik aleti olan Sistrum’u Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde görmek mümkün. Erek Mahallesi’ndeki kazı çalışmalarına ortaya çıkan, üzerinde Latince yazılar yer alan tarihi dikilitaşı ise Erbaa Öğretmen Evi’nin bahçesinde görebilirsiniz.
Çamlık Mesire Alanı olarak da bilinen, ilçeye hakim bir tepedir. İçerisinde Çamlık Tesisleri adında bir işletme de bulunur. Burada çayınızı, kahvenizi yudumlarken ilçe manzarasını izleyebilir ya da bol bol manzara fotoğrafı çekebilirsiniz. Şahin Tepesi’ne Erbaa gezinize başlamadan ya da gezinizi tamamen bitirdikten sonra gitmenizi öneririz. Böylelikle gezdiğiniz ya da birazdan gezeceğiniz yerleri tepe bir noktadan seyretme imkanı bulabilirsiniz.
Eski Kale Köyü’nde yer alan köprünün tarihi Pont Krallığı’na dayanıyor. Bugün sadece ayakları ve bazı duvarları kalan tarihi köprüden bir zamanlar Osmanlı Ordusu doğu seferlerine giderken geçmiş. Köprünün altında Tozanlı Çayı ve Kelkit Irmağı birleşiyor. Ayağında taşa işlenmiş iki adet haç işareti bulunan köprü uzun yıllar Amasya-Niksar bağlantısını sağlamış.
Görsel: tokatprovince.blogspot.comBoğazkesen Köprüsü’nden sonra kuzeye doğru devam ederek Düden Gölü’ne gidebilirsiniz. Adeta bir kartpostalı anımsatan manzarasıyla dikkat çeken Düden Gölü’nde fotoğrafa meraklıysanız bol bol fotoğraf çekebilirsiniz. Dilerseniz bu göz kamaştırıcı manzarada dolaşarak ruhunuzu dinlendirebilirsiniz.
Erbaa’ya bağlı Bağpınar Köyü’nde yer alan Emeri Kalesi, Helenistik döneme ait bir eserdir. Ovaya hakim bir noktada bulunan doğal kaya üzerindeki kalede birçok kral mezarlığı bulunuyor.
Çamdibi Köyü’nin 1 kilometre aşağısında çıkan kaynak suyudur. Gayet temiz ve berraktır. Buradan bir değirmeni döndürecek kadar su çıkıyor. Kilise Suyu’nun Roma döneminde tapınak olarak kullanıldığı rivayet ediliyor.
Akça Kasabası’nda yer alan caminin kitabesi olmadığından yapılış tarihi tam olarak bilinmese de, 1688 yılında Silahtar Ömer Paşa tarafından yaptırıldığı tahmin ediliyor. Çok gösterişli bir giriş kapısına sahip olan cami, aslında Osmanlı dönemine ait bir eser. Ancak caminin mimarisinde Selçuklu izlerine rastlanıyor.
İç ahşap işçiliği ile göz dolduran caminin üç taraftan revaklarla çevrili. Caminin yuvarlak gövdeli tek şerefeli, kesme taştan yapılan bir kaide üzerine oturtulmuş minaresi vardır. Dıştan sade bir görüntüye sahip olan caminin iç mimarisi görülmeye değerdir.
Erbaa’ya yolunuz düştüğünde; keşkek, nohut yahnisi ve mıhlama yemeden dönmemenizi öneririz. Bir de yörenin müthiş yemeği Tokat Kebabı’nı mutlaka tatmalısınız. Çarşıya çıktığınızda hem kendiniz hem de sevdiklerinize hediye etmek için kuşburnu reçeli ya da kuşburnu pekmezi satın alabilirsiniz.
directions_bus
200'den fazla
Otobüs Firması
lock
Güvenli Ödeme
(0 Komisyon)
done
Kolay ve hızlı bilet alma
event_busy
Online İptal Kolaylığı