Side Antik Kenti

Tarihte “Narlar Kenti” olarak bilinen Side, geçmişten günümüze sayıda medeniyete ev sahipliği yapmış bir kent.  Buram buram tarih kokan bu antik kentin tarihi tiyatrosu,  meşhur Apollon tapınağı, agorası, görkemli kent kapısı, hamamları ve evleri sizi alıp çok eskilere götürecek. 

Yolu Antalya’ya düşen herkesin Side Antik Kenti’ni ziyaret etmesini öneriyoruz. 

Side Antik Kenti Nerededir? 

Bu antik kent, isminden de anlaşılacağı üzere, güzide tatil şehirlerimizden Antalya’nın Manavgat ilçesinin Side beldesi sınırları içerisindedir. Side Antik Kenti, Antalya’ya 75, Manavgat’a ise 7 kilometre uzaklıktadır. 

Side Antik Kenti’nin Tarihçesi

Batı Anadolu’da yaşayan Kymeliler, MÖ 7’inci yüzyılda kendilerine yaşam alanı olarak Akdeniz’e uzanan ufak bir yarımadayı seçmişler.  Side şehrini bu halkın kurduğu iddia ediliyor. 

Side şehrinde kullanılan yerel dile göre, Side kelimesi “Nar” anlamına geliyormuş. Bilindiği üzere, nar Anadolu’da bereketi sembolize eder. Roma İmparatorluğu dönemine kadar bu sembol Side sikkelerinde de kullanılmış. 

Side sırasıyla; Lidya, Pers, Büyük İskender ve Helenistik krallıklarının egemenliği altına girmiş. Kentin altın yılları ise MÖ 1 ila 3’üncü yüzyıllar arasında,  Roma ile ilişki kurmasıyla yaşanmış. Kentteki görkemli yapıların büyük bölümü de bu dönemde inşa edilmiş. 5’inci yüzyıldan sonra yavaş yavaş eski önemini kaybeden kent, 10’uncu yüzyıldan sonra depremler ve yangınlar nedeniyle tamamen terk edilmiş. Bazı tarihçiler 10’uncu yüzyılda kentin adeta korsan yatağına dönüştüğünü söylerken,  Arap Coğrafyacı İdrisi ise, yangınlar sonucu terk edilen kentte yaşayanların Antalya’ya göç etmesi nedeniyle Antalya’nın “Yanık Antalya” olarak anıldığını iddia etmiş. 

Side Antik Kenti Hakkında Bilgi

Side Antik Kenti; bugün asfalt kaplı olan ve her iki yanında yer yer sütunlu galerinin görüldüğü ana cadde, agora ve tiyatrodan sonra yarımadayı kat ederek limana ulaşıyor. Side’nin bölgenin en işlek limanlarından biri olduğunu söyleyebiliriz. Hatta liman geçmişte işlekliğinden dolayı sık sık kirleniyormuş ve temizlenmesi çok zor oluyormuş. Zaman içerisinde bu durumu halk bir deyişe dökmüş ve bu deyişi güç olan işleri tarif etmek için kullanmış: Senin işin Side Limanı’na dönmüş. 

Karadan veya denizden gelebilecek tehlikelere ve düşman saldırılarına karşı Side’nin dört bir yanı yüksek surlarla çevrilmiş. Bu duvarlar günümüzde ne yazık ki orijinallini yitirmiş durumda. Hatta bazı bölümlerinin yıkıldığını bile söyleyebiliriz. Sur kulelerinin tamamı ise bugün sağlam bir şekilde ayaktadır. 

Şehre, doğu tarafındaki istihkam duvarlarındaki iki kapıdan girilse de, ana kapı olarak Büyük Kapı kullanılmış. Helenistik dönemde inşa edilen bu kapının 2 yanında 2 kule bulunuyor. Büyük kapı at nalı şeklindeki avluya açılıyor. Bu avludan ve kare bir odadan geçilerek şehre giriliyor. Bu kapı ve avlu kompleksi MS 2’inci yüzyılda birkaç kat sütun ile süslenmiş ve onur törenlerinin yapıldığı alan haline dönüştürülmüş. 

Side Antik Kenti’nden çıkarılan eserlerin sergilendiği Side Müzesi ise bu görkemli kapının hemen yanında yer alıyor. Side Müzesi olarak kullanılan binanın geçmişte Agora Hamamı olarak kullanıldığı biliniyor. Müzenin hemen karşısında ise Büyük Agora ziyaretçileri karşılıyor. 

Şehrin ana kapısının yanında MS. 74 yılında İmparator Vespasion ve oğlu Titus anısına yaptırılan bir anıt bulunuyor. MS 4’üncü yüzyılda, son dönem şehir surlarının inşası devam ederken bu anıt şehrin herhangi başka bir yerinden buraya getirilmiş ve çeşmeye dönüştürülmüş.

Side Antik Kenti’ne girişin sağlandığı ikinci büyük kapı da Helenistik dönemde yapılmış. Şehrin kuzeydoğusunda yer alan bu kapının kare kulelerinin arkasında, kare şeklinde bir avlu bulunuyor.  

side antik kenti

Şehrin ana caddesi kuzeydoğu kapısından başlıyor ve neredeyse tamamen düz bir çizgi halinde yarımadanın batı ucuna kadar uzanıyor. Bu caddenin etrafında şehrin resmi binaları ve meydanları yer alıyor. 

Önündeki 3 niş ve 1 çeşme ile süslenmiş cephesiyle dikkatleri üzerine çeken anıtsal çeşme (nymphaeum), şehir surlarının dışında ve ana kapının tam karşısında bulunuyor. Bir zamanlar, borulardan gelen su, bu nişlerin ortasındaki fıskiyelerden akıyormuş. 

Şehirdeki agora, yani çarşı, sıralı kemerleri olan cadde boyunca ilerliyor. Kare bir alanı kaplayan agoranın dört tarafı sütunlu girişlerle çevrilmiş. Bu girişlerin kuzeydoğusunun ve kuzeybatısının arkasında bulunan dükkan sıraları halen daha ayaktadır. Agoranın güneybatı köşesindeki kubbeli yapı, bir zamanlar halk tuvaleti olarak hizmet vermiş. Bu yapının Anadolu’daki en süslü ve en iyi korunmuş halk tuvaleti örneği olduğunu söylemeliyiz. Agoranın tam ortasında, Şans Tanrıçası’na ithaf edilmiş olan daire biçimli bir tapınak bulunuyor. Dış çevresinde 12 sütun bulunan ve çatısı piramit şeklinde örtülmüş olan bu tapınaktan günümüze kalan tek şey ne yazık ki tapınağın podyumudur. 

Yukarıda anlatmaya çalıştığımız agora, güney kenarı boyunca uzanan bir cadde ile devlet agorası olarak da bilinen ikinci bir agoraya bağlanıyor. Devlet agorasının planı da karedir ve Lon tarzı sütunlarla etrafı çevrilmiştir. Agora’nın ortasında bulunan yüksek platformun gösteriler ve kölelerin satışı için kullanıldığına iddia edilmiş. Doğu taraftaki sütunun arkasında mimari özelliklerine göre bir imparatorluk sarayı ya da kütüphane olduğu düşünülen; geniş, süslü, 3 odalı bir yapı bulunuyor. Bugün görülen kalıntılardan, yapının 2 katlı olduğu ve görkemli bir şekilde heykellerle bezendiği kolaylıkla anlaşılıyor. 

MS 5’inci yüzyılda inşa edilen agora hamamı ise günümüzde müze olarak kullanılıyor. 5 odalı olan bu yapı Bizans mimarisi örneklerinden. Yapıya 2 kemerli bir kapıdan giriliyor. Küçük bir soğuk su havuzu bulunan ilk oda soğukluk, yani serinleme yeridir. Buradan taş kubbeli terleme odasına geçiliyor.  Yapının 3’üncü ve en büyük odası ise sıcak odadır.

Pamphylia’daki en güzel tapınakların Side’de olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Kentin 2 önemli tapınağı, yarımadanın güney ucunda yan yana inşa edilmiş. Bu tapınakların MS 2’inci yüzyılın ortalarında yapıldığı tahmin ediliyor. Bütünüyle mermerden oluşan bu tapınakların kısa kenarların her birinde 6, uzun kenarlarında ise 11 sütun bulunuyor. MS 5’inci yüzyılda bu tapınakların önünde geniş bir bazilika inşa edilmiş ve tapınaklar bazilikanın avlusunun içine alınmış.

Bu 2 tapınak dışında, bir sıra kemerli caddenin en büyük son meydanının doğusunda, 2’inci yüzyılda inşa edildiği tahmin edilen bir tapınak daha bulunuyor.  Tanrı adamlara ithafen yapılan bu tapınak yarım daire biçimindedir. Bu tapınağın ana odasına batıdan yüksek podyumun üzerindeki merdivenlerden giriliyormuş. Merdivenlerin üzerinde 4 adet Korinth tarzı sütun yer alıyor. 

Kemerli caddenin ve tiyatronun arasında eski bir Roma tapınağının kalıntılarını görmek mümkün. Ancak ön sütunları ve yan tarafın baştan iki sütunu serbest bırakılan, diğer yan ve arka sütunların arasına ana odanın duvarlarının örüldüğü pseudoperipteral tarzı bu tapınaktan sadece podyum kalmış. Bu kalıntılar, kuzeyden 7 basamağın üzerinde yükseliyor. 

MS 3’üncü yüzyılda inşa ettirildiği bilinen 3 halk hamamı ise kemerli caddenin üzerinde yer alıyor. 

Tipik Roma mimarisinin özelliklerini de taşıyan Side Antik Tiyatrosu da antik kentin en çok ilgi çeken yerlerinden birisi. Büyük kapıdan içeriye girince hemen yolun solunda yer alan bu tiyatro yaklaşık 15.000 kişilik kapasiteye sahip. Side Tiyatrosu diğer Roma tiyatrolarından farklı olarak dağ yamacına değil, kemerli mekanlar üzerine kurulmuş.

Tiyatrodan çıkıp biraz ilerlediğinizde yolun ikiye ayrıldığını göreceksiniz. Sol taraftaki yol kumsala giderken, düz giden yol ise sizi çarşıya ulaştıracaktır. Eğer kumsala gitmeyi tercih ederseniz, bu yolculuğunuz tarihi kalıntılara arasında gerçekleşeceğini söylemeliyiz. Çarşıya giden yolu takip ederseniz, buradaki ana caddenin adeta bir alışveriş caddesi haline geldiğini düşünebilirsiniz. Çünkü bu yolda sağlı sollu dükkanlar arasında ilerleyeceksiniz. Burada kalıntı olarak görebileceğiniz tek şey, cadde içindeki Liman Hamamı. Caddenin sonuna geldiğinizde ise limana ulaşmış olacaksınız. 

Side Apollon Tapınağı 

Side Limanı’nın hemen yanında bulunan Apollon Tapınağı, pek çok turistin ilgisini çekiyor. İsminden de anlaşılacağı üzere; ışık, güzellik ve sanat tanrısı olarak kutsanan Apollon adına inşa edilen tapınakta gün batımını izlemenizi tavsiye ediyoruz.

Side Antik Tiyatro

Şehrin merkezinde yer alan Side Antik Tiyatrosu’nun Helenistik dönemde inşa edildiği iddia edilse de, bu iddia henüz kanıtlanmamış. Bu konudaki ikilemin sebebi; tiyatronun Helenistik gelenekte yarım daireden taşan biçimde yapılmış olmasına karşın, inşa tekniği açısından Roma mimarisini yansıtmasıdır. Tiyatronun oturma sıraları (cavea) ve basamakların ortasındaki yola (diazoma) kadar olan kısmı bir yamaca yaslanmış, üst kısım ise tonozlar üzerinde eğimli olarak şekillendirilmiş düzleme oturtulmuş. Bu özelliği ile Side Antik Tiyatrosu’nun Anadolu’da diğer antik tiyatrolardan ayrıldığını söyleyebiliriz. Sahne binası 3 katlı olan tiyatronun süslemelerinde Antoninler Dönemi barok özelliği görülüyor. Birinci katın podyumunda yer alan Dionysos Frizi’nde şarap tanrısı ve tiyatronun hakimi Dionysos'un hayatı batıdan doğuya doğru kronolojik olarak anlatılmış. Bu hikaye doğu uçta Gigantomakhia ile sonuçlandırılmış. Sahne binasının cephesinin mimari süslemeler ve heykellerle oldukça hareketlendirildiğini göreceksiniz. 

MS 2’inci yüzyılda inşa edildiği tahmin edilen tiyatroda, yaklaşık 1 yüzyıl sonra orkestranın etrafı yüksek bir duvarla çevrilerek arena şekline dönüştürülmüş. MS 5’inci yüzyılda ise tiyatro içerisine Şapeller yapılarak bu mekan açık hava kilisesi olarak kullanılmış. 

Side Antik Kenti Müzesi

Roma döneminde yapılan ve uzunca bir süre hamam olarak kullanılan bu yapı, geçmiş yıllardaki restorasyon çalışmaları sonrası müzeye dönüştürülmüş. 

Side Antik Kenti kazılarında çıkarılan eserlerin sergilendiği müzede; Eski Yunan orijinallerinin kopyası olan Roma devri heykelleri, sütun başlıkları ile sütun kaideleri, Helenistik, Roma ve Bizans devirlerine tarihlenen silah kabartmaları, mezar stelleri, yazıtlar, sunaklar, torsolar, amforalar, lahitler, ostotekler ve portreleri görebilirsiniz. Bu eserlerin büyük bölümü Prof. Dr. Arif Müfid Mansel tarafından 1947–1967 yılları arasında yapılan kazı çalışmalarında gün yüzüne çıkarılmış. 

Side Antik Kenti Giriş Ücreti

Kültür Bakanlığı’na bağlı olan Side Antik Kenti’nin giriş ücreti 15 TL’dir. Eğer Müzekart sahibiyseniz, bu ören yerini bir yıl içinde 2 kez ücretsiz olarak ziyaret edebilirsiniz. Müzekart+ sahibiyseniz, tesisi yıl içerisinde istediğiniz kadar ücretsiz olarak gezebilirsiniz. 

Side Antik Kenti Ziyaret Günleri ve Saatleri 

Side Antik Kenti’ni yaz döneminde 08.00 – 19.00, kış döneminde ise 08.00 – 17.00 saatleri arasında ziyaret edebilirsiniz. 

Side Antik Kenti Yol Tarifi

Side’ye girdiğinizde, sizi antik kentin kalıntıları karşılayacak. Buraya ulaşmak için farklı güzergah alternatifleri bulunuyor. Eğer özel aracınız ile Side’ye gitmeyi planlıyorsanız; Antalya ya da  Isparta üzerinden Alanya yolunu takip etmelisiniz. Uçak ile gitmeyi planlıyorsanız; Antalya havaalanından Side’ye gitmeniz gerekiyor. Eğer otelde konaklayacaksanız, oteliniz havaalanından size uygun bir transfer sağlayabilir.

Yorumunuzu paylaşın

directions_bus
200'den fazla
Otobüs Firması

lock
Güvenli Ödeme
(0 Komisyon)

done
Kolay ve hızlı bilet alma

event_busy
Online İptal Kolaylığı

keyboard_arrow_up