Anadolu’daki en büyük tapınak olan Artemis Tapınağı, görkemli Gymnasium’u, dünyanın en büyük üçüncü sinagogu ile Sardes Antik Kenti, ziyaretçilerini bekliyor. Lidya Krallığı’na uzun yıllar başkentlik yapan, paranın ilk basıldığı yer ve zenginler zengini Kral Karun’un yaşadığı topraklar olan bu kentte tarihi bir yolculuğa çıkmaya ne dersiniz?
Yolu Manisa’ya düşen herkesin hem ticari hem de dini açıdan dönemin en önemli kenti olan Sardes’in günümüze gelen kalıntılarını görmesini tavsiye ediyoruz.
Sardes Antik Kenti, Manisa ilimizin Salihli ilçesine bağlı olan Sart kasabası yakınlarındadır. Bu güzel antik kent Salihli’ye 9, İzmir’e ise 82 kilometre uzaklıktadır.
Demir Çağı döneminde Lidyalılara başkentlik yapan Sardes’in MÖ 1300 yılında kurulduğu ve MS 1200 yılında yıkıldığı biliniyor. Sardes, paranın basıldığı ilk yer olması, zenginler zengini Karun’un anavatanı olması ve Kral Yolu’nun başlangıcında yer alma sebebiyle döneminin önemli kentlerinden biridir.
Sardes, MÖ 6’ıncı yüzyılda Perslerin Lydia Krallığı'na son vermelerinden sonra bir Pers satraplık merkezi haline gelmiş. Kent, Helenistik ve Roma dönemlerinden sonra Bizans döneminde önemli bir piskoposluk merkezi olmuş.
Sardes adının nereden geldiğini merak ediyorsanız, sizi daha da fazla meraklandırmadan açıklayalım. Değerli bir taş olarak kullanılan, turuncu kuvarsa taşının Batı dilindeki ismi Sard’dır. Bu taşın antik çağlarda çıkarıldığı bölge ise Sart’tır. Bu bölgede günümüzde dahi kuvars taşı ve altın çıkarıldığını söylemeliyiz.
Sardes, şehir planlaması açısından benzersiz bir kenttir. Mezopotamya dışındaki en büyük savunma duvarı ile çevrelenen bu kentteki kalıntıların büyük bölümü günümüze kadar ayakta kalmayı başarmış. Dünyanın belki de en görkemli İon düzeni tapınaklarından birine ev sahipliği yapan antik kentteki kalıntılar şunlardır: Bin Tepe tümüsleri, akropol, mezarlar, Gymnasium, evler, sinagog, mahkeme binası ve hamamdır.
Tarihte bilinen ilk tiyatro kalıntıları da Sardes Antik Kenti’ndedir. Ancak bu tiyatro kalıntıların tamamının gün yüzüne çıkarılması için kazı çalışmaları halen daha devam ediyor.
Lidya tümülüs mezarlık alanı olan Bin Tepeler, Marmara Gölü’nün güney kenarında yer alıyor. MÖ 6’ıncı ve 5’inci yüzyıllara tarihlenen bu tümüsler 85 adet mezardan oluşuyor. Dünyanın en büyük tümülüs alanı olan Bin Tepeler’deki mezarlar, Sardes Yolu’ndan bile görülebiliyor. Bu tümüslerden 3 tanesi diğerlerine oranla epeyce büyüktür. Hatta en büyük tümüs sırtın doğu ucunda yer alıyor. Devasa boyutu nedeniyle bu tümüsün Kral Alyattes’in mezarı olduğu söyleniyor.
Ovadan yaklaşık olarak 300 metre yukarıda akropol görünüyor. MÖ 6’ıncı yüzyılda yapılan bu akropol aynı zamanda Lidya taş işçiliğinin özelliklerini de yansıtıyor. Burada Bizans dönemine ait bir kale kalıntısının bulunması, akropolün savunma amacıyla da kullanıldığını düşündürüyor.
Akropol’ün eteğindeki Paktolos Nehri ise kentin su ihtiyacını karşılamasının yanı sıra, altın yatağıyla da biliniyor. Roma ve Antik Yunan efsanelerine göre; dokunduğu her şeyi altına çeviren Frig kralı Midas’ın bu nehirde yıkanması üzerine altın oluşmuş. MÖ 1’inci yüzyılda Paktolos’taki altın varlığının tükendiği söyleniyor.
Batı Anadolu bölgesinde yer alan 7 tapınaktan biri olan Artemis Tapınağı, Sart kasabasında bulunuyor. Yapımına Helenistik dönemde başlanan tapınak, büyük ihtimalle eski bir Kybele kültünün kutsal alanında yer alıyormuş. İon tarzında inşa edilen ve pseudodipteros planlı olan bu tapınak Artemis adına yaptırılmış. Ancak daha sonraki yıllarda tapınağın cellası dört bölüme ayrılmış, bu bölümlerde Artemis, Zeus Polieus, Roma İmparatoru Antoninus Pius ve karısı Faustina’ya ait heykel başları bulunmuş. MS 17 yılındaki depremde yıkılan tapınak, İmparator Tiberius zamanında eski plana göre tekrar inşa edilmiş. 4’üncü yüzyılda ise tapınağın güneydoğu köşesine bir şapel eklenmiş. Benzerleri arasında ilk yapılan tapınak olan Artemis Tapınağı’nın ölçüleri 44x67,5 metredir. Tapınak bu ölçüleri ile diğer tapınaklardan oldukça büyüktür. Tapınağın duvarlarından birinde paranın icadından sonra belki ilk bankacılık işleminin burada yapıldığını yazan bir yazıt bulunuyor. 1. derece deprem kuşağında olması nedeniyle tarih içinde defalarca yıkılıp tekrar inşa edilen tapınağın adeta yarım kalmış bir görüntüsü var.
Artemis Tapınağı’nın batısında bir adak yeri (atlar) bulunuyor. Tapınağın doğu yönünde ise küçük bir kilise yer alıyor. MS 400’lü yıllarda, putperestliğin terk edilmesinden sonra inşa edilmiş. Ayrıca, Hristiyanların kutsal kitabı İncil’de adı geçen 7 kiliseden biri de Sardes Kilisesi’dir.
Sardes Antik Kenti’nin en gösterişli bölümü Roma İmparatorluğu döneminin önemli yapıtlardan biri olan Gymnasium ve hamam birleşik yapısıdır. Bu yapı da, Anadolu’daki benzerleri arasında en büyük olanıdır. 23.000 metrekare alan üzerinde inşa edilen bu yapı, uzaktan bile fark ediliyor. Bu kompleksin doğu yarısını kaplayan sütunlarla çevrili kare avlusu (palaestra) spor etkinleri için kullanılırken, batısındaki tonozlu salonlar ise hamam olarak kullanılıyormuş. Kare avludan hamam bölümüne geçişi sağlayan 2 katlı mekan ise mermer avlu ismiyle anılıyormuş. Bu kompleksin kare avlusunun güneyinde yer alan bazilika formundaki yapı, 3’üncü yüzyılda Roma İmparatorluğu tarafından sinagoga dönüştürülmüş. Birçok gezgin Efes’teki kütüphane binasına benzettikleri bu yapıyı kütüphane diye kaydetse de, burası bir dinlenme ve eğlence bileşkesidir. 3 bölümden oluşan yapının birinci bölümü; 8x32 metre ölçüsünde üstü örtülü olarak yapılan bölüm hamam, içinde termal su dolu havuz ve yan duvarları içine serpiştirilmiş masaj odalarından oluşuyor. Aslında bu bölüme sefa alanı diyebiliriz. İkinci bölüm ise; hamam kısmına açılan soğukluk denilen odalarla çevrili, 15x33 metre boyutundaki iki katlı Gymnasium’dur. Doğudaki 8000 metrekarelik bir alanı kapsayan antreman alanı (palastra) ve güney duvarına bitişik, birbirlerine simetrik iki hol de üçüncü bölümü oluşturuyor.
Dünyanın en büyük 3. sinagogu da Sardes Antik Kenti’nde yer alıyor. MS 160 yılında inşa edilen bu sinagog, Yahudi halklarının Anadolu’da ilk yerleşim yeri olarak biliniyor. Tarihi kaynaklarda, Büyük İskender’den sonra Babil’den getirilen 10.000 kişilik Yahudi ailelerin buraya yerleştirildiği, 617 yılında Safavi’lerin Sardes ve sinagogu yakıp yıkmasından sonra Yahudilerin Sardes’i terk ederek İspanya’ya yerleştiği yazıyor.
Sardes Antik Kenti’nde yapılan kazılar sonucu gün yüzüne çıkarılan eseleri Manisa Etnografya Müzesi’nde görebilirsiniz. İzmir – Manisa yolu üzerine yer alan bu müzeye ulaşım oldukça kolaydır.
Sardes Antik Kenti ve Bintepeler Lidya Tümülüsleri, 21 Haziran 2013 tarihinden bu yana UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’nde yer alıyor.
Birinci Dünya Savaşı öncesinde başlatılan Sardes kazıları, 1958 yılından bu yana Harvard ve Cornell üniversiteleri ile Amerikan Doğu Bilimleri Araştırma Enstitüsü'nün ortak kalıtımları ile aralıksız devam ediyor. Yapılan kazı çalışmalarında kentin değişik dönemlerine ait önemli bilgiler veren buluntular ele geçirilmiş.
Sardes Antik Kenti’ni ziyaret etmek için ödemeniz gereken tutar 10 TL’dir. Eğer Müzekart sahibiyseniz, bu ören yerini bir yıl içinde 2 kez ücretsiz olarak ziyaret edebilirsiniz. Müzekart+ sahibiyseniz, tesisi yıl içerisinde istediğiniz kadar ücretsiz olarak gezebilirsiniz.
Sardes Antik Kenti’ni Nisan – Ekim ayları arasında 08.00 – 19.00, Kasım – Mart ayları arasında ise 08.00 – 17.00 saatleri arasında ziyaret edebilirsiniz. Ören yeri yılın her günü ziyarete açıktır.
Görsel Kaynak: Kulturvarliklari.gov.tr
directions_bus
200'den fazla
Otobüs Firması
lock
Güvenli Ödeme
(0 Komisyon)
done
Kolay ve hızlı bilet alma
event_busy
Online İptal Kolaylığı