Sadece Türkiye değil dünya çapında bir tatil merkezi olan Antalya, eşsiz güzellikte sayısız koya ev sahipliği yapmaktadır. Bazısı çam ormanlarının arasında saklı ve ıssız, bazısı küçüklü-büyüklü yerleşim bölgelerine ev sahipliği yapan, bazısına da sadece tekne ile ulaşılabilen bu koylar, Antalya’da her yaz birbirinden çok farklı tatiller geçirme imkânı sunar. İşte, Kaş’tan Alanya’ya, Antalya’nın en iyi 10 koyu…
Patara, Antalya’ya tatile gidip de görmeden dönülmeyecek yerlerin başında geliyor. Binlerce yıllık tarihi, antik kenti, 12 kilometrelik bembeyaz kumsalı, doğal kum tepeleri, caretta caretta kaplumbağaları için ayrılan özel yumurtlama alanları ve muhteşem gün batımıyla dünyaca ünlü bir plaj. Rüzgarla kendiliğinden oluşan kum tepelerinden gün batımını fotoğraflamanın keyfi bambaşka...
Bugün Antalya’nın Kaş ilçesinde bulunan Patara’nın, binlerce yıl önce su perisi Lykia ve Apollon’un oğlu Paturus tarafından kurulduğuna inanılıyor. Patara aynı zamanda ‘Noel Baba’ olarak anılan Aziz Nikolaus’un doğum yeri olarak da biliniyor. Patara antik kentinin kalıntılarında, Likya uygarlığının önemli eserlerini görmek mümkün. Patara’nın içinde bulunduğu Gelemiş köyü ise lezzetli pideleriyle meşhur. Öte yandan, Patara plajında denizin özellikle öğleden sonra epey dalgalı olduğu unutulmamalı.
Bir zamanlar Kaş aşıklarının herkeslerden sakladığı, günümüzde ise dünyaca ünlenmiş bir koy Kaputaş. Antalya’nın Kaş ile Kalkan ilçelerinin arasında, dev kayaların ortasındaki bir kanyonda, turkuaz denizle birleşen bir kumsalda yer alıyor. Maldivler’i andıran etkileyici görüntüsüyle, virajlı yolda ilerlerken bir anda karşınıza çıkıveriyor. Kaputaş Plajı’na 187 basamaklı bir merdivenden iniliyor, yanınızda şemsiye götürmeniz tavsiye ediliyor. Plaja Kaş ve Kalkan’dan hareket eden dolmuşlarla gidebilirsiniz. Kalabalık sezonda arabanız için park yeri bulmakta zorlanabilirsiniz. Kaputaş’ta Kaş Belediyesi’nin işlettiği bir kafeterya da bulunuyor.
Antik bir batık kentin üzerinde yüzdüğünüzü, lahitlerin arasından kano yaparak süzüldüğünüzü, kral mezarlarına tekneden selam verdiğinizi, geceleri de yıldızlar ve denizle baş başa kaldığınızı düşünün… Kekova, Antalya’nın en gizli kalmış ama en etkileyici noktalarından biri. Binlerce yıl önce depremle su altında kalmış bir antik kente ev sahipliği yapıyor. Kekova’ya, Kaş’tan kalkan tekne turları veya kara ile en yakın bağlantısı olan Demre üzerinden gidilebiliyor. Tabanı cam tekneler, günümüzde Kaleköy olarak bilinen Simena batık kentinin ‘gezilmesine’ olanak tanıyor. Kekova adasının çevresindeki bu bölge aynı zamanda tarih meraklısı dalgıçların uğrak noktası.
Kaleköy’deki pansiyonlardan birinde en az bir gece konaklamanız, lahitlerin arasından denize girmeniz, Rodos Şövalyeleri’nin inşa ettiği kaleye tırmanarak uçsuz bucaksız Likya manzarasını deneyimlemeniz ve Kaleköy’ün karideslerinin tadına bakmadan dönmemeniz tavsiye edilir.
Üç tarafı denizle çevrili doğal bir liman olan Adrasan, sakin denizi ve doğal güzellikleri ile tercih edilen bir koy. Yeşil ile mavinin tüm tonlarının birleştiği Adrasan’da deniz dalgasız ve ılık. Koyun sığ olan orta bölümü yüzme bilmeyenler ve çocuklar için ideal. Kuzey kesimi ise aniden derinleşiyor ve su altı meraklıları tarafından tercih ediliyor. Koyda konaklama daha çok bungalovlardan oluşan pansiyonlarda sağlanıyor.
Adrasan’ın bir de sürprizi var: Koya dökülen Adrasan Deresi ve üzerindeki iskelelere kurulmuş restoranlar... Kavurucu Antalya sıcaklarında bile serin olan bu mekânlar akşam yemekleri ve öğleden sonra atıştırmalıkları için otantik bir seçenek sunuyor.
Komşu plajlar olan Çıralı ve Olimpos, Antalya’da büyük otellerden uzak ve doğayla iç içe bir tatil geçirmek isteyenlerin vazgeçilmez köşesi. Olimpos Dağı’nın eteklerindeki portakal bahçelerinin ortasında mavi ile yeşilin buluştuğu, betona pek rastlanmayan iki tatil beldesi...
Olimpos, ağaç evleri ve ‘hippi’ misafirleriyle meşhur. Çıralı ise daha da sakin bir ortama sahip.
Bölgedeki en eşsiz aktivite ise 2 bin 500 yıldır yandığına inanılan Yanartaş, yani ‘Olimpos’un sönmeyen ateşi’. Genellikle günbatımından sonra çıkılan Yanartaş’ta mitolojik bir deneyim sizleri bekliyor. Olimpos ve Çıralı, Antalya’nın en bakir ve güzel koylarına kalkan tekne turları için de doğru lokasyonda bulunuyor.
Sazak Koyu, Antalya’da ‘gizli cennet’ klişesini en çok hak eden noktalardan biri olabilir. Çıralı veya Adrasan’dan bir saatlik tekne yolculuğuyla ulaşılabilen koy, konaklama tesisi bulunmadığı için fazla bilinmiyor. Kampçıların ve tekne ile yolculuk yapanların ise uğrak noktası. Musa Dağı’nın eteklerindeki bu koy yeşil ve mavinin en güzel tonlarının alabildiğine birleştiği bir yer. Doğal bir liman olarak sakin denizinde muhteşem dalış deneyimlerine, muhteşem doğasında huzurlu doğa yürüyüşlerine imkan tanıyor. Yüzerken caretta caretta kaplumbağaları ile karşılaşmanız bile olası… Sazak Koyu’na gidenlerin, hemen arka tarafta kalan Ceneviz ve Yalancı koylarını da ziyaret etmeleri tavsiye ediliyor.
Kemer’in Tekirova bölgesinde bulunan Phaselis, esasında antik bir Likya kenti. Koy, çam ağaçlarının arasında kalan antik kalıntıları, turkuaz denizi ve sakinliği ile Antalya’da mutlaka görülmesi gereken yerler arasında yer alıyor. Denizi sığ, dalgasız ve balıkların görülebileceği kadar berrak. Likya kalıntıları ise yüzerken başınızı sağ çevirdiğinizde dokunacak kadar yakın. Kemer'e yaklaşık 12 kilometre mesafede olan Phaselis, daha çok günübirlik ziyaretler için tercih ediliyor. Sakin sezonda ise kampçıların favori noktalarından biri.
Antalya’nın en kendine özgü ve bakir koylarından biri olan Maden, kızılçam ormanlarının arasında doğası, ıssızlığı, ince çakıllı plajı ve temiz denizi ile dikkat çekiyor. Adını, Cumhuriyet’in ilk yıllarında başlayan ve 1990’a dek devam eden krom madenciliğinden alıyor. Maden’in iç kesimlerinde bu dönemden kalma yapılar ve bazı madencilik aletleri hâlâ duruyor. Koy bunun dışında el değmemiş görünüyor. Kemer’e 32 kilometre mesafede bulunan Maden’e etkileyici bir orman yolundan ciplerle veya tekne ile gidiliyor. Kendine güvenenler, Çıralı tarafından tarihi Likya yolunu izleyerek de Maden Koyu’na ulaşabilir. Koyda bir tesis bulunmuyor. Gece konaklamak isteyenlerin kamp yapması gerekiyor.
Altın rengi kumlarıyla yaklaşık 2 kilometre uzunluğunda olan Kleopatra Koyu, sadece Antalya değil, dünya çapında ünlü bir plaj. Her yıl binlerce turisti çeken mavi bayraklı denizi berraklığıyla meşhur. Öyle ki, sualtı güzellikleri ve balıklar net bir şekilde görülebiliyor. Kleopatra Koyu’nun denizi, 8-10 metre içinde ‘bir adımda derinleşmesi’ ile de tanınıyor. Bir halk plajı olan Kleopatra Koyu, sezonun sakin günlerinde mutlaka görülmesi gereken bir nokta.
Koy adını, antik Mısır Kraliçesi Kleopatra’dan alıyor. Rivayete göre Roma Generali Antony, Alanya ve çevresini Kleopatra’ya hediye etmiş... Kleopatra da her Akdeniz seferinde Alanya’ya uğrayarak bu plajda denize girmiş...
Alanya’nın 67 kilometre doğusunda bulunan Delik Deniz ve Kral Koyu’na, Antiochia Ad Cragum antik kentinin kalıntıları ile muz bahçelerinin arasından yokuş aşağı inerek ulaşılıyor. Kalenin bir tarafına Delik Deniz, deniz tarafına Kral Koyu deniyor. Kayaların arasından açılmış doğal bir tünelden, bir mağaraya girer gibi girdiğinizde, bir anda muhteşem bir koyla karşılaşıyorsunuz. Tenha ve ıssız, su berrak. Delik Deniz’de işletme yok, bu nedenle yanınıza mutlaka su alın. Zira tepeye tırmanırken ihtiyacınız olacak...
Not: Antalya otobüs bileti sayfasından en uygun fiyatlı biletleri inceleyebilirsiniz.
directions_bus
200'den fazla
Otobüs Firması
lock
Güvenli Ödeme
(0 Komisyon)
done
Kolay ve hızlı bilet alma
event_busy
Online İptal Kolaylığı