Kekik ve zeytin kokularının mitolojiyle harmanlandığı dağ havası mı almak istersiniz, bütün gün deniz kenarında uzanmak mı? Ya da alıp başınızı adaya kaçıp, nostaljik bir ortamda her şeyden uzaklaşmak mı?
Çanakkale bu anlamda Türkiye’nin en özellikli kentlerinden biri. Hem Kazdağları’nın batı yamaçlarında saklı otantik köylere, hem tertemiz deniziyle kuzey Ege’nin en güzel sahil noktalarının birçoğuna, hem de Gökçeada’nın hüzünlü tarihinin gölgesinde muhteşem doğasını yansıtan Rum köylerine ev sahipliği yapıyor. İşte Çanakkale’nin en güzel köyleri...
Çanakkale’nin Ayvacık ilçesine bağlı olan Behramkale Köyü, dünyanın en ölümsüz yerleşim yerlerinden biri… Tarihi M.Ö. 7’inci yüzyıla dayanan bölge, Assos Antik Kenti’ne, antik limana ve tepede muhteşem manzarasıyla büyüleyen Behramkale Köyü’ne ev sahipliği yapıyor. Denizinin berraklığı dillere destan olan mavi bayraklı Kadırga Koyu da Behramkale’ye bağlı.
Antik Liman, genellikle Assos tanıtımlarında gördüğümüz, antik dönemden beri kullanılan ve 2000 yılında restore edilip şu an büyük kısmı turistik tesis olan binaların yer aldığı nokta. Burada bulunan küçük bir plajda denize girebilir, akşamüzeri suyun üzerindeki iskelelerde Midilli manzarasına karşı yemek yiyebilirsiniz. Tepeye konumlanmış antik kentin surlarının girişinde bulunan Behramkale Köyü’nün daracık sokaklarını gezebilir, sonrasında da güneşi yine Midilli’ye karşı eşsiz bir manzaraya sahip olan Athena Tapınağı’nda batırabilirsiniz.
Bölgede çok sayıda konaklama olanağı mevcut. Rum taş konaklarından dönüştürülen butik oteller, Kadırga Koyu’ndaki bungalovlar, kiralık villalar ve sayısız küçük otel bunlardan sadece bazıları. Çanakkale merkezden Assos’a yolculuk ise yaklaşık 1.5 saat sürüyor.
Ayvacık’ın görülmesi gereken bir diğer köyü, Koyunevi. Daha doğrusu, Koyunevi Köyü’nün sahil mevkii olan Sokakağzı… Burası, deniz-güneş tatilcilerinin bölgede en çok tercih ettiği noktalardan biri. Sokakağzı Koyu’nun geniş bir kumsalı var. Aynı zamanda, çok sayıda otel ve pansiyonun yanı sıra kamping alanlarına ev sahipliği yapıyor. Midilli Adası’na en yakın nokta olan ve Polymedium Antik Kenti’nin üzerine kurulduğu bilinen sahilde bugün çok az sayıda bina bulunuyor. Doğası, tertemiz ve dalgasız denizi, eşsiz Midilli manzarası, doğa yürüyüşü rotaları ve sessizliğiyle, Sokakağzı sakin ve izole bir tatil için Çanakkale’nin en ideal noktalarından biri.
Asya’nın en batı ucu olan Babakale, sahilinin taşlık olması nedeniyle Sokakağzı ve Kadırga’nın gölgesinde kalmış bir köy. Fakat Osmanlı Kalesi, limanı, çay bahçeleri, yöreye özgü Babakale bıçakları, ezine peyniri ve çeşit çeşit deniz mahsulünü yöresel tariflerle servis eden restoranlarıyla ünlü. Hazır oralara kadar gitmişken bir akşamüzerini Babakale’ye ayırıp Osmanlı İmparatorluğu’nun inşa ettiği son kaleden Ege manzarasının tadını çıkarmadan dönmeyin.
Yavaş yavaş doğal bir oksijen çadırı olan Kazdağları’na yönelelim ve tarihi taş evleriyle ünlü, Rumlarla Türklerin Mübadele’ye kadar yüzlerce yıl birlikte yaşadıkları Küçükçetmi Köyü’ne varalım önce... Kazdağları’nın eteklerindeki bu köy, Çanakkale merkezine 98 km, Ayvacık ilçe merkezine 25 km uzaklıkta. İsmini, Oğuzların Çepni boyundan gelen ve köyü Fatih Sultan Mehmet döneminde kuran bir aileden aldığı rivayet ediliyor. Köyün Rumca kaynaklarda ‘Küçük Çepni’ olarak geçtiği belirtiliyor. Ormanın ortasında kuş seslerinin eksik olmadığı köyde çok sayıda eski taş ev turistler için konaklama hizmeti veriyor.
Adatepe, Türkiye’nin en ünlü ve en iyi korunmuş köylerinden biri; Kazdağları’na giden hemen herkesin ziyaret etmeden geçmediği bir nokta. Bugün restorasyondan geçirilmiş tarihi Rum evleri, Türk konakları, Arnavut kaldırımıyla döşeli dar sokakları, doğası ve zeytincilik tarihiyle ünlü. Tarihi ise binlerce yıl eskiye uzanıyor ve mitolojik efsanelerle iç içe… Köy, adı Homeros’un İlyada Destanı’nda da geçen, Ege’ye nazır Zeus Altarı’na ev sahipliği yapıyor.
Adatepe, Rumlarla Türklerin yüzyıllarca birlikte yaşadığı bir yer olmasına rağmen, terk edildikten sonra harabeye dönüşmüş ve bir grup arkadaşın kendi girişimleriyle bugünkü haline getirilmiş durumda. Adatepe’ye yolu düşenler, bugün bir sanat atölyesi olarak hayatına devam eden Taş Mektep’i ziyaret etmeden, Zeus Altarı’nı görmeden, köye özgü otlu dondurma ile karadut suyunun tadına bakmadan dönmemeli.
Ve, Kazdağları’nın en güzel miraslarından, Türkiye’nin en ünlü köylerinden biri olan Yeşilyurt… Restore edilmiş taş evleri ve konakları, dar sokaklarına sarkan sardunyaları, şifalı otları, zeytin ve badem ağaçları, oksijenin ne demek olduğunu hatırlatan havası, dinginliği ve denize yakınlığı derken, zamanı durdurmak isteyebileceğiniz bir yer burası.
Geçmişte Rumlarla Türklerin birlikte yaşadığı bir diğer köy olan Yeşilyurt, bugün de kozmopolit bir havaya sahip. Köyde restore edilmiş taş konaklarda konaklamak mümkün. Dar sokaklarında gezmeden, keçi sütünden üretilmiş ev yapımı otlu dondurmalarının tadına bakmadan, günbatımını izlemeden dönmeyin!
Kazdağları’nın eteklerinde konuşlanan bir diğer köy olarak Nusratlı, henüz yakın komşuları Adatepe ve Yeşilyurt kadar turistik değil. Bununla birlikte, uzun bir tarihi var. Antik Gargara (Küçükkuyu ile Paleo Gargara şehir devletlerinin kalıntıları arasında yer alıyor. Köyün modern tarihteki geçmişinin 15. yüzyıla dayandığına inanılıyor. Rivayete göre Nusratlı, bu tarihlerde Yavuz Sultan Selim’in Mısır seferinden dönen dört Yörük askerin köyün 1 km doğusundaki Musatpınarı'na yerleşip oba oluşturmalarıyla kuruldu. Edremit-Ezine yolu arasında bir mola yeri olarak, Nusratlı’da taş evlerde konaklayabilir ve birçok organik ürün alabilirsiniz. Köy, doğa sporu tutkunları için de ideal bir ortam sunuyor.
Geçelim Gökçeada’ya ve birçoğu hüzünlü bir tarihin yükünü taşısa da bugün turizmle canlanmaya başlayan eski Rum köylerine… Bu köylerin en bilineni ve bugün en canlı olanı, Zeytinliköy. Burası, bazıları restore edilse de birçoğu hâlâ terk edilmiş durumda olan Rum evleri, dar sokakları, rengarenk çiçekleri, minik dükkan ve kafeleriyle tipik bir Rum/ada köyü. Köyün dibek kahvesi, Barba Hristo’nun efsaneleşmiş sakızlı muhallebisi ile krem karameli, hakiki Rum mezeleri ve organik kahvaltıları meşhur.
Zeytinliköy’ün bir diğer özelliği, Fener Rum Patriği 1. Bartholomeos’un doğum yeri olması. Zeytinliköy aynı zamanda, Gökçeada’nın en eski kilisesi olan Agios Georgios Kilisesi’ne de ev sahipliği yapıyor.
Adanın en yüksek tepesi olan volkanik Aya Dimitri’de konumlanan Tepeköy, muhteşem bir manzaraya sahip ve yıllarca gözetleme noktası olarak kullanılmış. Eski ismi Yunanca ‘küçük tarlalar’ anlamındaki Agridia; geçmişte Türkçe olarak ‘Ağridya’ diye anılırmış...
Çok sayıda tipik Rum evinin bulunduğu köyde bugün az sayıda Rum yaşıyor. Tepeköy’ün en ünlü siması, İstanbul'dan döndüğü memleketini canlandırma girişimleriyle tanınan, adaya seneler sonra yeniden ilk kez bir Rum tavernası açan Barba Yorgo.
Tepeköy, her yıl 14-16 Ağustos'ta Meryem Ana Yortusu’na da ev sahipliği yapıyor. Yortu sırasında şenlikler düzenleniyor, meydanlarda yemekler pişiriliyor, köyü çok sayıda kişi ziyaret ediyor.
Adada koruma altındaki dört Rum köyünden biri olan Eski Bademli, Semadirek Adası’nı gören müthiş manzarasıyla ünlü. Rumca ismi ‘tatlı’ anlamındaki Gliki olan köye, dik bir yokuştan ulaşılıyor. Bu konumuyla ‘adanın balkonu’ olarak anılıyor. Eski Bademli’de bugün bir kısmı hâlâ harabe halinde olsa da birçoğu restore edilmiş tipik Rum evleri bulunuyor. Köyde eski taş evlerden dönüştürülen butik otellerde konaklamak mümkün.
Çanakkale'ye ulaşım için Çanakkale otobüs bileti sayfamızdan güncel seferleri kontrol edebilirsiniz.
directions_bus
200'den fazla
Otobüs Firması
lock
Güvenli Ödeme
(0 Komisyon)
done
Kolay ve hızlı bilet alma
event_busy
Online İptal Kolaylığı